Düzce Üniversitesi Hastanesi Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Numan Konuk, koronavirüs sürecinin çocuklara etkisi üzerinde durarak, başlaması planlanan yüz yüze eğitim dönemi öncesi ailelere önemli tavsiyelerde bulundu.
Koronavirüsün tüm dünya çapında eğitim hayatını da olumsuz etkilediğine dikkat çekerek açıklamasına başlayan Prof. Dr. Konuk, “180 ülkedeki okul çağı çocuklarının yüzde 90’ı -ki yaklaşık bir buçuk milyar- okul çağı çocuk, pandemi nedeni ile okullarının kapatılması gerçeği ile yüz yüze gelmiştir. Bazı bilim çevrelerinde gerekliliği ve olumlu etkileri tartışılsa da pandeminin yayılmasını önlemek maksadı ile acil koşullar altında alınan okulları kapatma tedbiri; çocukların hem bedensel hem ruhsal, hem de sosyal hayatlarına tesirleri olduğu açıktır. Çocukların zihinsel, duygusal ve sosyal yeteneklerinin gelişiminde gerileme olabileceği gibi özel bazı ruh sağlığı bozuklukların sıklığında artışlar olabileceği öngörülmekle beraber, bilimsel açıdan elde henüz olumsuz gelişimi doğrulayan veriler eksiktir.” şeklinde konuştu
Pandeminin hangi usullerle yönetileceği hakkında bilgilerin, yeni bir virüs olması itibariyle eksik olduğunu vurgulan Prof. Dr. Konuk, “Bu belirsizlik gerek eğitim bürokrasisi gerek ebeveynlerde olduğu gibi öğrencilerin kendilerini de nasıl adım atılacağı, ne yönde davranmasının doğru olduğu konusunda ayrıca ek bir zorluk oluşturmaktadır. Genel anlamda belirsizliğin kendisi kaygıyı artırıcı özellikleri doğasında barındırır. Stres yapılan konu Covid-19 gibi sağlığımızı ilgilendiren bir durum olduğunda zorlanma daha da artmaktadır.” dedi.
“Bu Adaptasyon Sürecinin Uzun Soluklu Olabileceği Düşünülerek; Çocukların Mücadele Enerjisinin İktisatlı Kullanılması Elzemdir”
Stres teorisyenlerinden Selye’nin genel adaptasyon teorisindeki üç aşamalı stres kaynağına işaret ederek açıklamasını sürdüren Prof. Dr. Konuk, “Alarm safhasında; stresli tehlikeli duruma karşı, gerek kaçmak gerekse savaşmak için gerekli bedensel tepkiler için adrenalin başta olmak üzere hormonal değişiklerle vücut tehdide karşı hazırlıklı hale gelir. Direnç safhasında ilk şok atlatıldıktan sonra beden genel savunma mekanizmalarını harekete geçirir. Tehlikenin uzaması halinde yorgunluk konsantrasyon kaybı sinirlilik gibi belirtiler ortaya çıkabilir. Tükenme safhasında ise yorgunluk tükenme depresyon kaygı ve stres toleransında azalmanın olduğu dönemdir.”
Koronavirüsün ilk kez karşılaşılan bir hastalık olması nedeniyle stres açısından özgün değil, nonspesifik bir stres faktörü olduğunu söyleyen Prof. Dr. Konuk, “Dolayısı ile anılan aşamalar hem erişkinler hem çocuklar için geçerlidir. Zaman içinde alarm dönemi direnç dönemine o da tükenme dönemine evrilecektir. Hayatın dinamizmi başkaca potansiyel stres ve tehditleri de göz önüne alınarak, bu adaptasyon sürecinin uzun soluklu da olabileceği düşünülerek çocukların mücadele enerjisinin iktisatlı kullanılması elzemdir. Bugün alınan okulların yeniden açılması kararı bilimsel gereklilikler çerçevesinde yarın tekrar kapatılması ya da yeni usullerle yeniden şekillendirilmesi kararı verildiği de her durum değişikliğine yeniden uyum gerekeceğinden bu mücadele enerjisi düzenli kullanılmalıdır.” ifadelerini kullandı.
“Aileler, Pandemi Sürecine ve Bu Süreçte Yapılan Düzenlemelere Öncelikle Kendilerini Adapte Etmeli”
Okul çağı çocukların yaş ve eğitim düzeylerine göre; anlayış kabiliyetleri, soyutlama yetenekleri ve icra edebilme kapasitelerinin farklılıklar gösterdiğine vurgu yapan Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi, “İlkokul okul öncesi ya da orta öğretim öğrencilerinin bu konudaki ihtiyaçları farklı farklıdır. Elbette aileler pandemi sürecine ve bu süreçte yapılan düzenlemelere öncelikle kendilerini adapte etmek daha sonra çocuklarına yönelmek durumundadırlar. Okul çağı çocukları ailelerin vesayeti altındadır. Tıpkı uçaktaki bir tehlike ile karşılaşıldığında şahsın çocuklarından önce kendini öncelemesi gibi… Aksi durumda kendisinden sorumlu yegane bakım kaynağını da yitiren çocuğun eğitiminin planlanması ihtiyacı da dahil pek çok ihtiyacı karşılıksız kalacaktır.” şeklinde konuştu.
Ülkemizdeki eğitim sisteminin pandemi olmadan önce de değişik yaş gurubundaki okul çocuklarının uyum kapasiteleri, stres karşısında zorlanma ve baş etme becerileri konusunda hem teorik hem pratik olarak ciddi bir tecrübeye sahip olduğunu ifade eden Prof. Dr. Konuk, “Bu anlamda eğitimci profesyonellerimiz olan öğretmenlerimizin yönlendirmeleri, öğrencilerin can kulağı ile dinlemesi ve yapıcı olunması hem ebeveynler hem öğrenciler için daha faydalı sonuçlar doğuracaktır.” dedi.
“Daha Soğukkanlı Davranılması Uygun Olur”
Bu süreçte korku ve kaygı duyan çocuklara yaklaşım ile ilgili de bilgiler paylaşan Prof. Dr. Konuk, “Zorlama hiçbir koşulda doğru değildir. Ancak olağan zamanlarda bile okul fobisi ayrılık anksiyetesi gibi ruh sağlığı problemleri varlığında çocukların okula gitmelerini temin etmek zorlayıcı bir mesele olabilmekte. Şimdi üstüne salgınla ilgili hem de değişken düzenlemelerin varlığında daha soğukkanlı davranılması uygun olur. Sabırlı ve temkinli olunması ve bu durumların uzun yıllar sürebileceği göz önüne alınarak büyük beklentilere girilmemesi de yatıştırıcı ve faydalı bir yaklaşım olarak zikredilebilir.” dedi.
“Özel ve Nitelikli Kaygı Bozukluğu Varsa Muhakkak Çocuk Ruh Sağlığı Uzmanlarının Görüşlerinden Yararlanılmalıdır”
Özellikle ilköğretim çocuklarının ebeveynlerin duygu ve davranışlarını taklit ettiğini belirten Prof. Dr. Konuk, “Ebeveynler kendi korku ve kaygılarını kontrol altına alması bu konuda oldukça mesafe alınmasını sağlar. Özel ve nitelikli kaygı bozukluğu da varsa muhakkak çocuk ruh sağlığı uzmanlarının görüşlerinden de yararlanılmalıdır.”
“Konuşmaktan, İletişimden Kaçınmamalı”
Pandemi dönemi ile birlikte hayatımıza giren kontrollü sosyal yaşam kurallarına çocukların adapta edilmesi süreci hakkında da açıklama yapan Prof. Dr. Konuk, “Herhangi bir konuda çocukların öğrenme becerisi nasıl işliyorsa pandemi ve tedbirleri hakkında aşağı yukarı aynı öğrenme becerilerini gösterebilirler. Hatta bazen çocuklar daha hızlı öğrenip adapte olabilirler. Konuşmaktan, iletişim kurmaktan kaçınmamalıdır. Özel olarak problem gözlenen çocuklar için ise ruh sağlığı uzmanına başvurulmalıdır.”
“Pandemi Sırasında Dikkatimizi Biraz Daha Geleceğimiz Olan Çocuklarımıza Odaklamanın Faydalı Olacağını Düşünüyorum”
Ailelerin pandemi sürecinde çocukları okula gönderip göndermeme kararının pek çok değişkenden etkilendiğini dile getiren Prof. Dr. Konuk, açıklamasını, “Son olarak çocukların virüsü okuldan mı aileden mi kaptığı ya da taşıyıcı potansiyeli olup olmadığı gibi doğrudan koronavirus ve pandemi ile ilgili pek çok bilgi eksiğimiz var. Biz kötü senaryoya göre hareket etmeli, tedbirli olmalı; ancak bu tedbirlerin de yaşamı çekilmez hale getirmesine müsaade etmemeliyiz. Çocuk yaş gurubunun yüzde 10-15’i ruh sağlığı bozukluğu nedeni ile tedavi görmektedir. Aslen bu sayının tedaviye çeşitli sebeplerle ulaşamayanlar da göz önüne alındığında yüzde 30-40’lara kadar çıkacağı düşünülmektedir. Salgın olmadığı dönemlerde dahi çocuk ruh sağlığına ihtimam gösterilmesi gereken bir konu iken; pandemi sırasında biraz daha dikkatimizi geleceğimiz olan çocuklarımıza odaklamanın faydalı olacağını düşünüyorum.” şeklinde tamamladı.