Millî Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, uzaktan eğitim çalışmaları ile yeni eğitim öğretim yılı hazırlıklarını değerlendirerek, “Canlı sınıfla ilgili imkânlarımızı başlangıca göre asgari 10-12 kat artırıyoruz. Erişimde fırsat adaleti olsun diye internet paketi olmayan çocuklarımızın kotaları iki katına çıkarılıyor. Hiçbir çocuğumuzu ve öğretmenimizi riske atan bir karara imza atmayız. 21 Eylül’de belirli sınıflarda yüz yüze eğitimi başlatacağız” dedi.
Bakan Selçuk, “Uzaktan Eğitim Çalışmalarının ve Yeni Eğitim Öğretim Yılı Hazırlıklarının Değerlendirilmesi” toplantısındaki konuşmasında, Kovid-19 kapsamında tedbirleri almanın, dünyayı izleyerek çocukların eğitiminin kalitesini belirli bir düzeyde tutmak için önlemler almanın kritik bir durum olduğunu söyledi. Kovid-19 salgını nedeniyle bu dönemde okullar açılmasında bir burukluk olduğunu ifade eden Selçuk, uzaktan eğitimin nasıl olacağı sorusuna verdikleri cevabın çok net olduğunu, dünyada olduğu gibi Türkiye’de de sağlık koşulları nedeniyle uzaktan eğitimin ayrı bir yeri bulunduğunu kaydetti. Selçuk, başlangıçtan itibaren televizyon kanalları açtıklarını, kanalların içeriğinin okul kademelerine göre doldurulduğunu belirterek, şöyle devam etti: “Dünyada bunu yapabilen çok az sayıda ülke var. Türkiye bunu çok kısa sürede başardı. Artık niteliğinde de çok iddialı hale geldik. Televizyon kanalları için 10 stüdyo kurduk. 674 öğretmen, TRT personeli ve diğer uzmanlar olmak üzere binden fazla kişi neredeyse 7/24 çalışıyorlar. 3 bin 358 ders ve etkinlik çekimi yaptık. Bir dersin yapılma süreci yaklaşık 5 gün sürüyor. 20 dakikalık bir ders 5 günde hazırlanıyor. Hala da bu süreç derinleşerek, uzmanlığı artırarak sürüyor. Sadece televizyonla da yetindik mi? Hayır. Canlı platformlar kurduk. EBA Akademik Destek. Bu yapay zeka temelli eğitim içeriği olması bakımından dünyada bir kaç ülkede olan bir içerik. Öğrencinin ilgisi, seviyesi, durumuna göre bölüm tavsiyesinde bulunan bir zeka. Bir milyon öğrenci varsa, bir milyon ayrı deneme sınavı yapabilen bir sistem.” Bunu sadece öğrenciler için değil öğretmenlere yönelik de yaptıklarını dile getiren Selçuk, öğretmenlerin sürekli olarak eğitimin içinde olduğunu kaydetti. Selçuk, canlı sınıflar yaptıklarını, dünyada bunu yapabilen ülkenin az olduğunun altını çizerek, uzaktan eğitimle ilgili araştırma yaptıklarını, eksiklikleri görme fırsatı bulduklarını söyledi. Canlı sınıflarla ilgili altyapıda eksiklikler bulunduğunu, bunun sadece Türkiye için değil dünya için de yeni bir durum olduğunu ifade eden Selçuk, küçük sınıflar için canlı sınıf konusunu önemsediklerini anlattı. Selçuk, “Canlı sınıfla ilgili imkanlarımızı başlangıca göre 10-12 kat artırıyoruz bu süreçte. Bu da bizi çok mutlu ediyor. Öğretmen ve öğrenciler sınıfta olduğu gibi senkron yapma imkanına sahipler.” dedi.
İnternet kotaları iki katına çıkıyor
Bakan Ziya Selçuk, uzaktan eğitimi anlık olarak ölçtüklerini vurgulayarak, hangi sınıf düzeyinde kaç canlı sınıf bulunduğu, kaç öğretmeninin aktif olduğu, ilkokuldaki, orta öğretimdeki çocukların EBA’daki aktivitesinin, hangi şehrin ve okulun aktif olduğunun anlık olarak izlendiğini kaydetti. Türkiye’de en çok ziyaret edilen onuncu site olan EBA’nın dünyada en çok ziyaret edilen eğitim sitesi içinde yer aldığını dile getiren Selçuk, dünyada ilk üçe girmenin önemli bir aşama olduğunu, bunu ileriye taşıyacaklarını anlattı. Selçuk, erişimde fırsat adaleti olsun diye internet paketi olmayan çocuklara destek olunması için GSM operatörlerinden olumlu haberler geldiğini, çocukların eğitimle ilgili kotalarının iki katına çıkarılacağını, fırsat adaletine yönelik çalışmalarının devam edeceğini söyledi.
“Yaz tatilini eğitim fırsatı olarak değerlendirdik”
Bakan Ziya Selçuk, yaz tatilini de eğitim fırsatı olarak değerlendirdiklerini belirterek, “Televizyon kanallarımız hiç durmaksızın yaz programları, yaz okulları açtı. Tasarım beceri atölyeleri kurduk. Çocukların her konuda bir atölye imkanına kavuşuyor olması, önceden hazırlık yaparak bu atölyelere katılması önemli. Yabancı dille ilgili yazın özel bir program yaptık. ‘Bütün yaz içerisinde bir yıl boyunca alınan derslerin tamamını bir yazda verebiliriz’ dedik. A1 ve diğer seviyeleri de dikkate alarak uluslararası nitelikte bir içerik hazırladık. Bunu yaz boyunca sunduk.” diye konuştu. Geçen sene birinci sınıfa giden öğrencilerin okuma yazma süreçlerinin yarım kaldığını, bunu tamamlamak için “Okuyorum-Yazıyorum” adıyla bir program oluşturduklarını anlatan Selçuk, öğretmenler için de eğitim paketleri oluşturulduğunu, “Öğretmenler Odası” diye bir kuşak hazırladıklarını dile getirdi. Selçuk, velilere yönelik de “Bizden Kuşağa” programını yaptıklarını belirterek, yaşanan bu süreçte birçok konuda uzmanlar, akademisyenler ve kurumların gönüllü katkıları olduğunu kaydetti. Yine meslek tanıtımları yapıldığını, okuma kitapları ve yabancı dil ders paketleri, eğlenceli mobil uygulamaları çıkarıldığını anlatan Selçuk, “Sadece bunlar yeter mi? Hayır. Özel eğitime ihtiyacı olan çocuklarımızın velilerinden çok ilginç talepler geldi. Velilerimiz özel eğitim okullarındaki imkanların farklı olduğundan ve evde bazı problemler yaşadıklarından söz ettiler. En fazla teşekkür aldığımız konu belki de bu ‘Özelim Eğitimdeyim’ mobil uygulaması. O kadar olumlu tepki aldık ki.” şeklinde konuştu. Selçuk, 5 ay içerisinde 38 ilden 190 bin civarında öğretmenle canlı platformla görüşme imkanı bulduğunu belirterek, “Bir Milli Eğitim Bakanının 190 bin civarında öğretmeniyle yüz yüze görüşüp de nasılsınız, iyi misiniz demesini bile çok önemsiyorum. ‘Biz beraber yürüyoruz, beraber omuzluyoruz, siz bu çabayı gösterdikçe gözümüz arkada değil, hepinize müteşekkiriz’ mesajını vermek, benim açımdan önemli.” dedi.
“496 bin öğretmenimize bilişim teknolojileri alanında eğitim verdik”
Yine binlerce öğrenciyle görüşme imkanı bulduğunu, velilerle toplandıklarını ifade eden Selçuk, şöyle konuştu: “496 bin öğretmenimize bilişim teknolojileri alanında eğitim verdik. 395 bini de sertifikasını aldı. Dijital beceriye ihtiyaç duyulmadığı dönemde, dijital becerilerin kazanılmasının anlamı da havada kalıyordu. Şimdi günlük yaşamı sürdürmenin sıradan bir becerisine dönüştü. Öğretmenlerimiz ihtiyaç olduğu için bu işe doğrudan doğruya müdahil, talepkar oldular. Öğretmenlerden bize dijital beceri eğitimi için binlerce talep geliyor. Artık kişiye özel eğitim verebiliyoruz. Büyük kuruluşların, markaların gönüllü desteği oldu. Yüzbinlerce öğretmenimizin dijital becerileri eğitimini almasını, onbinlerce öğretmenimizin dünyanın her yerinde geçerli sertifikaları almalarını sağlıyoruz. 5 binden fazla lise öğrencimiz uluslararası geçerliliği olan sertifika aldı.” Selçuk, özellikle erişimde zorluk yaşayanlarla birlikte çocukların somut araç gerece de ihtiyacı olduğunu fark ederek ilk defa Türkiye’de hikaye temelli bir müfredat çalışması yapıldığını belirterek, bu kitapların 22 bin 700 ilk okuldaki 5 milyon 230 bin öğrenciye teslim edildiğini kaydetti. Millî Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, koronavirüs salgını sürecinde çocukların duygusal durumunu rehabilite etmek ve yaşanabilecek olası travmaların önüne geçmek için “psikoeğitsel etkinlikler kitapları” çıkardıklarını söyledi. Gençler, öğretmen ve veliler için psikolojik destek rehberleri hazırladıklarını dile getiren Selçuk, bu dönemdeki psikolojik desteği çok önemsediklerini ifade etti. 81 ildeki rehberlik hizmetlerine gelen sorularda velilerin çocuklarıyla ilişkilerini nasıl yönetecekleri konusunun yoğunlaştığını anlatan Selçuk, soruların uzman kişilerce yanıtlandığını kaydetti. Diğer sorular konusunda da sanal robotlar kullandıklarının aktaran Bakan Selçuk, şöyle konuştu: “Kamuda ilk kez sanal robotların kullanıldığı bir sistem kurduk Milli Eğitim Bakanlığına. Herkesin sorusunu anlık olarak yanıtlayan robotlar ki bunlar öğreniyorlar. Yapay zeka temelli, makine öğrenmesi temelli olduğu için de sürekli öğreniyorlar ve daha geniş cevaplar veriyorlar. Daha informel cevaplar vermeye başlıyorlar, daha kişisel ihtiyaçları dikkate alan cevaplar verebilmeye başladılar. Bu bizi çok mutlu ediyor. Dünyada da çok nadir bu çalışmalar, o açıdan da önemli.”
Yeni eğitim öğretim yılı hazırlıkları
Bakan Ziya Selçuk, yeni eğitim öğretim yılı için öğrencilere uyum konusunda paketler hazırladıklarını bildirdi. Avrupa ülkelerinin tamamına yakınında okulların açıldığını ya da 2 Eylül’de açılacağını anlatan Selçuk, “Hepsinde de bazı uyum çalışmaları var. Yani öğrencilere bu konuda nasıl eğitim verilir, öğretmenlere nasıl eğitim verilir, velilere nasıl rehberlik edilir. Bunlarla ilgili çok sayıda Anglosakson ülkelerde daha fazla olmak kaydıyla raporlar, dokümanlar var. Somut bir takım eylem planları var. Biz kendi kültürümüze, toplumumuza bakarak ihtiyaçlarımızı saptadık ve çocuklarımız için eğitim paketi hazırladık.” dedi. Çocuklar için birbirleriyle temas etmeden oynayabilecekleri oyunların tanıtıldığı bir kitap hazırladıklarını anlatan Selçuk, yüz yüze eğitimin başladığı ilk uyum haftasında hangi yaştaki çocukla nelerin yapılacağı, velilerin ve yöneticilerin ne tür tedbirleri alacağına yönelik de içerikler hazırlandığını kaydetti. EBA kanallarının yeni hazırlık dönemi programlarının da çıktığını belirten Bakan Selçuk, “Mesela her gün sabah spor olmasını istiyoruz. Okulda her gün sabah beden eğitimi yok ama burada var. Bununla ilgili videolar hazırladık, bir video kütüphanesi oluşturduk.” ifadelerini kullandı. Uzaktan eğitime ilişkin tüm detaylara uzaktanegitim.meb.gov.tr internet adresinden ulaşılabileceğini ifade eden Selçuk, hazırlık dönemindeki yayınların videolarının çekildiğini, akış şemalarının çıkarıldığını bildirdi. Aylardır buna hazırlandıklarını dile getiren Selçuk, şunları söyledi: “Şunun için hazırlanıyoruz: 31 Ağustos’ta yüz yüze eğitim başlamazsa senaryomuz var demiştim, onun gereğini de bir, iki ay önceden hazırladık. Diyelim ki başlasaydı onun gereğini de hazırlamıştık. O yüzden hiç tedirginlik yaşamıyoruz. Hiçbir eksik hissetmiyoruz. Sadece kaliteyi yükseltmeye çalışıyoruz. Bu anlamda canlı derslerin kapasitesini en az 10 kat artırdık. Neye göre? Marta göre en az 10 kat artırdık. Çok daha fazla artırıyoruz. Bu anlamda çok memnunuz. Destekleyici araçlarımız giderek artacak.”
Çocuklara somut çalışma kitabı da dağıtılacak
Bakan Ziya Selçuk çocuklara ilk kez ders kitabı dışında çalışma kitabı da somut olarak dağıtılacağını bildirdi. Bunun yeni bir uygulama olacağını anlatan Selçuk, “Öğrenciler, veliler ders kitabının dışında kitap ihtiyacı duyabiliyor. Bu eksikle ilgili bir araştırma yaptık Türkiye’de. Dedik ki ‘Ders kitabının dışında neye ihtiyaç duyuyorsanız bununla ilgili size somut olarak bir öğrenci çalışma kitabı vereceğiz.’ Bütün ilkokul öğrencilerimize bu kitaplar somut olarak kendilerine dağıtılmış olacak. Ders kitapları da geçen hafta itibarıyla çok büyük ölçüde dağıtıldı. Okullara gönderildi. Orada hiçbir sorunumuz yok çünkü kitapları 2 ay öncesinden bitirmiştik zaten.” ifadelerini kullandı. Türk Standartları Enstitüsü (TSE) ile yaklaşık üç aydır çalıştıklarını da anlatan Bakan Selçuk, sözlerini şöyle sürdürdü: “Okulun temizliği konusunda hangi standartlar olmalı? Bu standart özel bir standart. Çünkü korona dönemi standardı. O yüzden neler yapabiliriz bunu uzmanlarla çok uzun süre çalışarak birlikte okulun her ortamı yani öğretmen odası, ıslak zeminleri, koridorları, bahçesi, kapıları, pencereleri, laboratuvarlar bunların hepsiyle ilgili standartlar çıkarıldı ve hijyen şartlarının geliştirilmesi, enfeksiyon önleme kılavuzunu da yayımladık. Bu kılavuz çok resmi ve standart bir kılavuz olduğu için bunun velinin, öğretmenin diline göre yeniden rehber haline getirilmesi lazım. Onun kitaplarını hazırladık ve öğretmenlere, yöneticilere, velilere rehberler hazırladık. Hazırlığını tamamlayan okullarımıza da ‘Okulum Temiz’ belgesi veriyoruz. Bu, standardımızı yükseltme gayretimizle ilgili.” Okul yöneticileriyle de görüşerek eksikleri tamamladıklarını dile getiren Selçuk, dezenfektan, sabun, maske gibi ihtiyaçların tamamının meslek liseleri, halk eğitim merkezleri ve BİLSEM’lerde üretildiğini belirterek, “Kendimiz ürettiğimiz için de tedarikte sorun yaşamıyoruz.” dedi.
“5 bin 200 EBA Destek Noktası kuruyoruz”
Bakan Ziya Selçuk, internete erişimde bulundukları bölgeler itibarıyla sorun yaşayan yaklaşık 1,5 milyon çocuk olduğunu kaydetti. Bu çocukların EBA’da görünmediğini belirten Selçuk, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu tür durumu olan her bir çocuğumuza 17 kitaptan oluşan özel bir set veriyoruz. Bunu sadece onlara niye veriyoruz? Çünkü onların erişiminde sorun var. Bu 17 kitabı diğer büyük çoğunluğa vermiyoruz. Somut kitap olarak sadece köy okullarındaki, mezralardaki çocuklara veriyoruz. 5 bin 200 EBA Destek Noktası kuruyoruz. Kurmaya da başladık. Çok hızlı bir şekilde bu noktaları önümüzdeki haftadan itibaren her yerde görebilirsiniz Bu noktaları, erişimde zorluk çeken çocukların bulundukları bölgelere kuruyoruz. Onların taşımasını da üstleniyoruz, onların erişimi için Gezici EBA Destek Noktası da hazırlıyoruz. Okullarımızda, halk eğitim merkezlerimizde, BİLSEM’ler ve benzeri kuruluşlarda destek noktalarıyla isteyen her çocuk gelip bu destek noktasındaki özel hazırlanmış, güvenle oturabileceği bir ortamda isterse çalışabilir. Bu yoktu, bu yeni. 31 Ağustos ile başlayan bir şey.” Uzaktan eğitimin dijital kütüphanesini de oluşturduklarını kaydeden Selçuk, çocukları okumaya teşvik etmek için “Okuyan Balık” adıyla bir site kurduklarını ayrıca öğretmenler ve velilere yönelik podcast’ler hazırladıklarını söyledi.
Uzaktan eğitim
Bakan Ziya Selçuk, koronavirüsün bütün dünyanın problemi olduğunun altını çizerek, şunları kaydetti: “Bugün elimizdeki en gerçekçi, en güçlü araç, 31 Ağustos için söylüyorum, uzaktan eğitim. Uzaktan eğitim iyiydi kötüydü meselesi değil, uzaktan eğitimi en iyi şekilde nasıl kullanırız, bizim derdimizin adı bu. Biz uzaktan eğitime sahip çıkıyoruz ve 31 Ağustos itibarıyla bunun çok önemli olduğunu düşünüyoruz. Yüz yüze eğitimin elbette çok daha işlevsel olduğunu biliyoruz. Ama şu anda mümkün değilse de uzaktan eğitimin hakkını sonuna kadar vermek istiyoruz. Avrupa’da ülkelerin tamamına yakını okulları açtı, açıyor ama bizim bu süreçte kendi ülkemize özgü, kendi riskimize özgü hesaplamalarımızı yapmamız lazım ki yapıyoruz. Bu çerçevede şu anda uzaktan eğitim çok daha kıymetli ve buna bütün velilerin sahip çıkması lazım.” Bakan Selçuk, çocukların ölçme değerlendirme açısından da uzaktan eğitimden gördükleri konularla ilgili sorumluluk sahibi olacaklarını belirterek, “O yüzden de uzaktan eğitim, altyapının daha zayıf olduğu mart ayındaki gibi algılanmıyor tarafımızca. Biz bugün uzaktan eğitimi çok daha güçlendirilmiş, niteliği uluslararası standartlara taşınmış bir yer olarak görüyoruz. Bu anlamda da öğrencilerimizin eksiğini gidermek için ne gerekiyorsa yapacağız.” diye konuştu. Bakan Selçuk, “Uzaktan Eğitim Çalışmalarının ve Yeni Eğitim Öğretim Yılı Hazırlıklarının Değerlendirilmesi” toplantısındaki konuşmasının ardından soruları yanıtladı. Özel okul temsilcilerinin KDV, velilerin de indirim talepleri olduğunun anımsatılması üzerine Selçuk, özel okullarla ilgili defalarca toplantı yapıldığını anlattı. Okulların şartları, ücretleri gibi konularda birtakım çözümleme çalışmaları yapıldığını belirten Selçuk, şunları kaydetti: “Temsilcilerle çok uzun soluklu çalışmalar gerçekleştirildi. Biz özel okulların, velilerin talepleri doğrultusunda tedbirler alması noktasında beklentilerimizi çok net olarak ifade ettik. Onların da geçen hafta bir deklarasyonu oldu. Bu talebe uyarak özel okullarda indirim yapma konusunda, her bir okulun şartı, ücreti farklı olduğu için, kirada olan ya da olmayan okullar, okula göre değişecek durum söz konusu. Her okulun bunu yapması konusunda bütün okul temsilcilerinin bir mutabakatı var. Bizimle ilgili başka husus; vergi ve benzeri konusunda velilerle ilgili bazı kolaylaştırmalar neler olabilir? Bu konuyla ilgili çalışıyoruz ve önümüzdeki hafta, bir hafta içerisinde belirli bir noktaya da gelmiş olacağız. Şu anda netleşmiş olan bir konu yok. Netleşmiş olan konu şu, velilerimizin taleplerini özel okullarımızın dikkate alacağını umuyorum. Almaları konusunda da kendileriyle her türlü irtibat içindeyiz.” EBA’nın mart ayında ilk başladığında 18 milyon öğrenciye hizmet verebilecek bir altyapıda olmadığını ifade eden Selçuk, “Bu, Almanya, Fransa, İngiltere’de de böyle. O yüzden de biz her öğrencimizi zorlayarak, örneğin devam şartı alarak, bu işin takibi noktasında birtakım iş ve işlemler yapamadık. Henüz altyapı hazır değildi. 2. konu, süreçte ölçme değerlendirme konusunda ‘yüz yüze olmayan eğitimden muafsınız’ dedik. Neden dedik? Çünkü yine bu altyapının hazır olmamasından dolayı çünkü yeni başladık ve bütün ülkeler gibi bir sürprizle karşılaştık. Şimdi gerek devam, gerek ölçme değerlendirme ve ‘uzaktan eğitimde aldıkları içeriklerden sorumlu olacaksınız’ gibi bazı belirlemeler, bu anlamda öğretmenlerimizin eğitim öğretim yapma işlerini kolaylaştıracak.” değerlendirmesini yaptı. Bakan Selçuk, yüz yüze eğitime geçişle ilgili bir soru üzerine şunları kaydetti: “Bilim Kurulu üyelerine sorular yöneltiliyor. Bu soruların cevabı soruluyor. Bizim de tavsiyesine uyduğumuz, kararlar aldığımız, Kuruldan ya da Sağlık Bakanlığından söz ediyoruz. Bu soruyu sorduğunuzda bunun çok net ve belirlenmiş bir cevabının aylar öncesinden olamayacağı ve o günkü koşullara bağlı olarak bunun, sürekli bir değerlendirmeye muhatap olması gerektiği söyleniyor. Böyle bir durumda 3-2 sene önce şunu net olarak söylüyorduk; ‘Okullar, şu tarihte açılacak, ara tatil şu dönemde olacak’ diyebiliyorduk ama şimdi bunun Milli Eğitim Bakanlığının tek başına karar alıp da söylemesi diğer kurum ve kuruluşlarla paydaşlarla iş birliği içinde alınabilecek bir karar olmasından dolayı mümkün değil. Ama prensipler belirlenmeli.” Bu konudaki yaklaşımlarını değerlendiren Selçuk, “Biz Milli Eğitim Bakanlığı olarak çocukların yüz yüze eğitim almasını tabii ki çok istiyoruz.” dedi. Selçuk, sözlerini şöyle sürdürdü: “Tabii ki bunun için hazırlık yaptık ve tüm altyapıyı oluşturduk. İzliyorsunuz. Salgının seyrine ilişkin rakamlar ve sayılar yayınlanıyor. Salgının seyrinin nasıl gittiğine ilişkin olarak da okulların ne zaman, nasıl, ne şekilde hangi sınıflarda açılacağının çok net olarak Kurulun tavsiyesi doğrultusunda yapılması söz konusudur. Şöyle düşünün; ‘Kurul ve Sağlık Bakanlığı dese ki, ‘Bizim şu andaki tablo budur. Okulların tamamının açılmasında sakınca yoktur.’ Biz okulları elbette açarız. Kesinlikle ‘şu olmaz’ dese, bizim buna itiraz ederek, ‘Biz bunu söylemenize rağmen tam tersini yapıyoruz’ deme durumumuz söz konusu değil. Halkımız şunu bilsin; biz hiçbir çocuğumuzu ya da öğretmenimizi riski artan bir karara imza atmayız. Bunun gereği neyse bunu yaparız. Bizim ödevimiz, ortaya çıkabilecek eksiklikleri tamamlamaktır. Bizim ödevimiz, öğretmenlerin ve çocukların sağlık içerisinde toplumda eğitimini almasıdır. 21 Eylül’de hangi sınıflar açılacak, bu spekülasyonlar hep yapılıyor. Ricam, sadece resmi kaynaklardan Milli Eğitim Bakanlığının sitesinde ne yazıyorsa odur. 21 Eylül’de belirli sınıflarda yüz yüze eğitimi başlatacağız. Şu anda bir değişiklik bununla ilgili yok. Salgının seyriyle ilgili kurul herhafta toplandığı ve değerlendirme söz konusu olduğu için, bunu takip edip buna uygun olarak durumumuzu net olarak dikkate alacağız.”
“Belirli vakalar üzerinden zorlama yorumlar yaparak bir istismar zemini hazırlamak çok doğru değil kanaatindeyim”
Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, bir gazetecinin “Dünyanın birçok ülkesinde okullar bölgesel kararlarla açılırken, Türkiye de her kararı bölgesel ve il bazında verirken, neden eğitimde bütün olarak hareket ediyoruz? Örneğin köy okullarının günahı nedir?” şeklindeki sorusu üzerine, şunları kaydetti: “Böyle bir şeye itiraz etmek gibi bir durum söz konusu değil. Hatırlarsanız, okulların şehir bazlı açılması diye bir senaryo ilan etmiştik. Burada önemli olan şey; Türkiye’deki genel duruma baktığımızda genel durumun bir baz alınacak şekilde belli düzeye gelmesi bekleniyor. Bu baz oluşunda bölgesel olarak tedbirler alınabilinir. Hiç itirazımız yok. Bunun hukuksal altyapısını çalıştık. Anayasal olarak fırsat eşitliği açısından acaba belli bölgeleri açıp belli bölgeleri açmadığımızda bunun hukuki zemini olur, bununla ilgili hukuksal çalışmalar yaptık. Bunun olmasıyla ilgili itirazımız yok. Hazırlığımız var. Sayın valilerin inisiyatifine bırakacak şekilde bir çalışma söz konusu olabilir ama bunun için de genel kaidenin biz baz oluşacak şekilde ülke sathında bir düzeye gelmesi gerekiyor. Burada Sağlık Bakanlığının ve Bilim Kurulu bakış açısı çok önemli. Biz yarın bunu yapabiliriz. Öğretmen ve altyapımız hazır. Belli okullarda eksik ve ihtiyaçlar var. Onları da birkaç gün içinde toparlar yaparız. Buna yarın hazırız ve bununla ilgili seçenekler sıralandığında bu seçenekler hala hanemizde kayıtlı.” Bir sendikanın okullarda koronavirüsle ilgili araştırmasının hatırlatılması üzerine Selçuk, şu değerlendirmeyi yaptı: “Biz dedikodunun ötesinde veriye dayalı olarak elbette isim isim saptamalara sahibiz. Yani 957 bin öğretmenimiz içerisinde hangilerinin kronik rahatsızlığı vardır? Hangileri rapor almış ve korona riski söz konusudur? Hangileri 60 yaş ve üzerindedir? Bütün bunları isim isim biliyoruz ve risk grubunda olan bu öğretmenlerimizin okula gelmemesiyle ilgili zaten ilanımızı yapmıştık. Kamuda 4.5 milyon civarında çalışan personel var. Hepsi işinin başında mı? Başında. Siz şöyle haber duydunuz mu? ‘Bankalarda ya da karayollarında çalışan personel arasında koronaya yakalanan oldu.’ Bunun bu şekilde söylenmesi ilginç. Daha zekice açıklamalara ihtiyacımız var. Öğretmenler de bu işin sahibiler. Öğretmenin kimliği ve öğretmenlik algısı konusunda biz okulumuzdayız ve işimizin başındayız. 1 milyona yakın sağlık personeli var mı? Polisler var mı? Hepsi işinin başında. Belirli vakalar üzerinden zorlama yorumlar yaparak bir istismar zemini hazırlamak çok doğru değil kanaatindeyim.” Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgını sürecinde eğitimdeki bazı alanlarda giderlerin arttığını, bazılarında ise giderlerin azaldığını belirtti. Dijital altyapının geliştirilmesi ve güçlendirilmesi için yapılan çalışmalarda giderlerin arttığına değinen Selçuk, okulun günlük işleyişiyle ilgili durumlarda ise giderlerin azaldığını vurguladı. Eğitimde asıl yükün öğretmen maaşlarıyla ilgili olduğunu dile getiren Selçuk, “Milli Eğitim Bakanlığının bütçesine bakarsanız yatırım bütçesinin çok çok küçük olduğunu görürsünüz. Neye göre, personel maaşına göre. Bu tüm okullar için böyledir. Yani asıl yük kira varsa kirada ve öğretmen maaşındadır. Geri kalan yük vergi yüküdür ve elektrik, su parasıdır. Vergi yükü devam ederse, eğer maaş devam ederse büyük ihtimalle bizim masraflarımızda Milli Eğitim Bakanlığının, büyük bir azalma olmaz ama başka yerlerde daha fazla bütçeye ihtiyacımız olur ki öyle oluyor zaten.” diye konuştu.
“Okul en güvenli yer, çünkü tedbirimizi olağanüstü derece alıyoruz”
Selçuk, “(Salgında) 60 yaş üstü ve kronik hastalığı olan öğretmenlere ilişkin ek tedbirler alınacak mı?” sorusuna, şu yanıtı verdi: “Bütün öğretmenlerimizle ilgili, servis şoförleriyle ilgili bu HES kodları vasıtasıyla herhangi bir öğrencimizin yakınında, ailesinde bir vaka söz konusu ise o öğrencinin yüz yüze eğitim başladığında okula devam etmemesi konusunda anlık tedbir alıp da okul yöneticisinin telefonuna düşecek şekilde yazılım altyapımız geçen hafta bitti. Biz bütün öğretmenlerimizi ve öğrencilerimizin tamamını dikkate alarak riskleri elimine etmekle uğraşıyoruz. 60 yaş ve üzeri kronik rahatsızlığı olan öğretmenlerimizle ilgili birinci şeyimiz şudur; kamu personeline ilişkin genelge 3 gün önce yayınlandı biliyorsunuz. O yayınlanmadan önce biz kararımızı almıştık, bu öğretmenlerimizin idari izinli sayılmasıyla ilgili. Çünkü onların böyle bir riski söz konusuyken bizim onları okula davet etmemiz asla söz konusu olamaz. Bu yeterli miydi, yeterli değildi. Biz öğretmenlerimizin de her gün tam zamanlı sabah gelip akşam gitmesi şeklinde bir mesai düşünmüyoruz. Kamu personeline ilişkin genelgeye de dayanarak öğretmenlerimizin de münavebeli olarak gelmesi ve riskin en aza ineceği noktada ki evde risk olabilir mi olabilir, sokakta risk olabilir mi olabilir, tatilde olabilir mi olabilir. Okul en güvenli yer, çünkü tedbirimizi olağanüstü derece alıyoruz.”
“Herhangi bir okulumuzda personel, dezenfektan, maske sorunu varsa bu benim sorunumdur”
Bakan Selçuk, okulların yeterli düzeyde temizliği ve hijyenin sağlanması konusundaki çalışmalara yönelik bir soruya ilişkin ise şunları söyledi: “Biz bir okulun temizliğini okulun personeline güvenerek ya da yönetimine güvenerek elbette dikkate alıyoruz ama ayrıca 2 bin (kişiye) dış denetmen eğitimi verdik, TSE verdi bu eğitimi. Dış denetmenler ne yapacaklar? Okulu bağımsız olarak izleyip okulun yaptığı öz değerlendirmenin neresinde ne var, bir kontrol listesi yapıyorlar ve diyorlar ki, ‘siz demişsiniz ki bizim okulumuzda şu şu bölgelerde şu şu tedbirler alındı, okul bunun öz değerlendirme listesini yaptı’. Peki bu gerçekten öyle mi, bunu denetmenler kontrol ediyor. Peki bir okulun eksiği varsa okul da bunu gideremiyorsa bu okulun suçu mu tabii ki değil. Okul sadece şunu söyleyecek benim maske ihtiyacım var ve maskem yok, benim dezenfektan ihtiyacım var ve dezenfektan yok. Benim okulumda temizlikle ilgili personel yok, bu ihtiyacı okul karşılayabilir mi, hayır. Bu ihtiyacı biz karşılarız. O yüzden bu sene geçen sene aldığımız 80 bin civarındaki ki diğer güvenlikle beraber daha da fazla, aldığımız ekstra personel yani okullarda 54 bin personelimiz var ama bunun üzerine artı 80 bin, artı bu sene 10 bin daha ekstra personel aldık. Nereden aldık bunu TYP’den (Toplum Yararına Programlar) aldık. Ve bu da onaylandı. Bunun illere göre öğrenci nüfusu dikkate alınarak dağıtımı yapıldı.” Okullardaki personel ve hijyen malzemelerinin eksikliği konusunda sorumluluğun kendisine ait olduğunu aktaran Selçuk, “Bizim herhangi bir okulumuzda personel sorunu, dezenfektan sorunu, maske sorunu varsa bu benim sorunumdur. Bunun tedbirini almakla ilgili meslek liseleri, bilim sanat merkezleri, halk eğitim merkezleri bizim işimizi çok kolaylaştırdı. Daha önce bunların üretimi, satın alması vesaire ciddi bir problemdi bizim için, fakat şimdi elimizde ihtiyaç fazlası var. O açıdan da bir tedirginliğimiz yok Allah’a şükür.” diye konuştu.
Yüz yüze eğitim
Yüz yüze eğitime geçecek sınıfların sorulması üzerine Selçuk, şöyle konuştu: “Bunu Bilim Kurulu’na da Sağlık Bakanlığı’na da bize de sorsanız, salgının seyrine bakıyoruz. Son haftalarda ‘Durum ne olacak?’ diye izlememiz lazım. Biz bir tek şeyin garantisini veririz. Hiçbir öğretmenimizin ve öğrencimizin riske girmemesi için ne gerekiyorsa yaparız. Açmamak gerekiyorsa açmayız. Açabiliyorsak da açmayı çok isteriz. Bu dönemle ilgili kararın alınması söz konusu olduğu gün bu karar alınacak. Çok net olarak ‘Şu sınıflar.’ diyeceğiz. Bunu belirsizlik olarak algılamayın, çocuğu korumak olarak algılayın. Çocukları riske atmak gibi bir lüksümüz olamaz. Derdimiz eğitimi sürdürülebilir kılmak.” Bakan Selçuk, “Yüz yüze eğitimde öncelikleriniz arasında meslek liseleri olabilir mi? sorusuna, “Meslek liselerimiz hiç kapanmadı. Bizim oradaki üretimle ilgili olarak ihtiyaç duyduğumuz iş yapan arkadaşlarımız yazın ‘Lütfen izninizi kullanın.’ dediğimiz halde kullanmadılar. O yüzden de şu anda ihtiyaç fazlamız var. O yüzden de yüz yüze olursa malzeme ne gerekiyorsa bunu sağlarız. Öğrencilerle ilgili de kısmi olarak bir şeyimiz var ama biz öğrencimizi o anlamda riske atmak istemeyiz. Üretimle ilgili olarak ‘Öğrenciler gelsinler de riske girsinler.’ bunu yapamayız. Üretimi öğrenciyi riske atmadan başka bir şekilde yaparız ya da satın alırız.” yanıtını verdi. Ölçme ve değerlendirme ilgili gerekli bilgilerin bir hafta içerisinde netleşeceğine değinen Selçuk, “Geçen dönem öğrencilerimizin muaf olduğu ya da devamla ilgili herhangi bir şartın aranmadığı, bir sınav ile yoklamanın yapılmadığı bir durum söz konusuydu. Şimdi artık uzaktan eğitim çok daha profesyonelce, alt yapısı çok daha güçlü bir şekilde yapıyoruz. Dolayısıyla ölçmeyle ilgili beklentimiz, çocukların izlediklerinden, televizyonda ve EBA’daki canlı derslerden sorumlu olacakları şekilde bir gidişat söz konusu.” şeklinde konuştu.
“Yüz yüze eğitimde müfredat içeriği seyreltilecek”
Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, “Özel okuldan devlet okuluna geçiş için başvuru oldu mu?” sorusu üzerine, devlet okullarına kitlesel bir geçisin söz konusu olmadığını, tayinler ve bir takım sebeplerle her yıl olan geçişlerin devam ettiğini, bununla ilgili alt yapının hazır olduğunu belirtti. “Yüz yüze eğitime geçildiğinde seyreltme olacak mı?” sorusunu ise Selçuk, “Yüz yüze eğitime geçildiğinde de günler seyreltilecek, müfredat içeriği seyreltilecek ki bunlar bitti, yapıldı ve elimizde hazır. Çocukların sorumluluğu da bu seyreltilmiş müfredattan olacak. Yani genel olarak hepsinden sorumlu olacak şeklinde bir bakış açısı söz konusu değil.” diye yanıtladı. Yüz yüze eğitimin tercihe bağlı olup olmayacağının sorulması üzerine Selçuk, şunları kaydetti: “Bu sadece eğitsel bir problem değil, sosyolojik bir problem aynı zamanda. Bu yüzden de biz velileri zorlayarak ‘Herkesin bir mecburiyeti olacaktır.’ cümlesini kurmayız. Bunun hukuksal alt yapısını oluşturuyoruz. Bu sıradan bir durum değil, genel bir afet durumu. Salgın döneminde velilerimiz diyelim ki ailesinde kronik rahatsızlığı olan birisi veya başka bir sorun var. Velinin insiyatifinin dikkate alınması söz konusu.” “Bu süreçte EBA TV’den eğitim devam edecek mi?” sorusuna Selçuk, “Tabii ki. Oradaki eğitimden de kati olarak sorumlu olacak. Yüz yüze eğitimden sorumlu olan, okula giden çocuk nasıl sorumluysa uzaktan eğitimde aynı şekilde bir mesuliyet içerecek.” cevabını verdi.
“Okul diğer yerlere göre çok daha güvenli”
Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, okulda herhangi bir vaka tespit edilmesi ihtimaline karşı Sağlık Bakanlığı’nın bir protokol hazırladığını ve bu sürecin yönetilmesine ilişkin aşamaların belirlendiğini belirtti. Bir okulda veya sınıfta herhangi bir vaka çıkması halinde yüz yüze eğitimden uzatan eğitime geçileceğini belirten Selçuk, protokolün de bu yönde hazırlandığını ifade etti. Riskin okul dışında her yerde olduğunun altını çizen Selçuk, “Yani bu okulu kapatırsak düzelecek bir şey değil. Okul diğer yerlere göre çok daha güvenli. Niye güvenli? Çünkü ortamı sürekli kontrol ediyoruz. Sürekli dezenfekte ediliyor.” dedi.
HES kodlarının çalışması
Okulda ilk hafta boyunca ders olmayacağını sadece uyum eğitimleri yapılacağını anlatan Selçuk, öğretmenlerin yıl boyunca defalarca eğitim alacağını ifade etti. Velilere yönelik eğitimler olacağını dile getiren Selçuk, HES kodlarının nasıl çalışacağını da şöyle anlattı: “Muhtemel risklerle ilgili HES kodlarını takip ediyoruz muyuz? Okul müdürlerinin telefonlarına anında düşüyor. Bu bir otomasyon, bu bir yazılım. Otomatik olarak düşüyor. Birisinin aklına gelecek, müdürü arayacak, böyle bir şey değil. Otomatik olarak telefona düşüyor. Düştüğü anda o sınıf, o çocuk, o öğretmen, o aile hemen protokole bakılıyor, ‘Şu şu işlem şu sırayla yapılacak.’ Tamamen sistem böyle çalışıyor. Biz bunun da ötesine geçerek başka neler yapabiliriz diye ileriye dönük, mesela aşının çıkmasının söz konusu olduğu durum için de simülasyonlarımızı bitirdik. Henüz onu açıklamıyoruz, çünkü aşıyla ilgili süreci bekliyoruz. Şundan emin olun, bu eğitim öğretim yılının tamamı bizim kafamızda bitti. Son haftalara kadar neyi nasıl yapacağız, neye ihtiyacımız var bunların hepsi bizim kafamızda bitti. Çünkü ben yıl içerisinde kaliteye çalışmak istiyorum. Günlük krizle uğraşmak istemiyorum. Risk yönetiyoruz kriz yönetmiyoruz, riskiniz neler olabilir. Bütün Avrupa ülkeleri açarken okulları, 2 Eylül’de göreceksiniz İngiltere, vesaire açıyorlar, biz niye açmıyoruz? Bizim yaptığımız hesaplamalar, bu sayılarla çocuklarımız ve öğretmenlerimiz açısından henüz bizim istediğimiz düzeyde risksizlik taşımıyor. Taşıdığı anda da biz okulu açarız. Hiç endişe etmesin velilerimiz.”
Bakan Selçuk, Türkiye’nin PISA Sınavında yakaladığı başarıya da değinerek, “PISA Sınavı başladığından beri her sınavda 5-6 ülke aşağı düşerken ilk kez biz PISA’da 10-12 ülke yukarı çıktık. PISA konuşulur, konuşulur, olumsuzken günlerce PISA yazısı yazılır. Ya 12 ülke yukarı çıktık, bir kere de olumlu yazın.” dedi. Müfredat temelli PISA’nın eşdeğeri TIMMS’in sonuçlarının da kasımda açıklanacağını belirten Selçuk, bu sınavda da büyük yükseliş olduğunu aktardı. Gazetecilerin sınavların nasıl olacağına ilişkin sorusu üzerine Bakan Selçuk, şunları kaydetti: “Biz her zaman öğrencimizi zorda bırakmayacak öğrencimizin öğretmenimizin lehine olacak kararları öncelikle alıyoruz. Sınav muhtevası diyelim ki YKS ve üniversiteye girişle ilgili 2. dönemin sonuna doğru ÖSYM’ye verilir. Bizim şimdiden belirlemek istediğimiz ve belirlediğimiz bazı hususlar da var. Şu anda ölçme değerlendirme standartları bitmek üzere. Çocuklarımız uzaktan eğitim aldıklarında sınavlarının yüz yüze olması ve bu sınavlardan sorumlu olmaları konusunda bir takım simülasyonlar yapıyoruz. Yani hangi öğrencileri sosyal mesafeye uygun olarak hangi sınıf düzeylerine ne zaman sınava alabiliriz şeklinde çalışmalar yapıyoruz. Bütün bunlar çok kısa bir sürede belirli bir netliğe kavuşacak. Çocuklarımıza da bununla ilgili açıklamayı yapmış olacağız. Hangi öğrencileri sosyal mesafeye uygun olarak hangi sınıf düzeylerine ne zaman sınava alabiliriz şeklinde çalışmalar yapıyoruz. Bütün bunlar kısa sürede en geç bir hafta içerinde belirli bir netliğe kavuşacak. Çocuklarımıza da bununla ilgili açıklamayı yapacağız. Şu anda onların görevi kendi konularına çalışmak ve geçen dönemdeki gibi uzaktan eğitimdeki konulardan sorumlu değilsiniz diye bir şey söz konusu olmayacağı için, bütün bu konulara biran önce detaylı olarak bakmalarında fayda var.”
“Bilim Kurulu tavsiyesiyle biz küçük sınıflarla ilgili başlama noktasında çok daha kararlıyız” diyen Bakan Selçuk, şu değerlendirmeyi yaptı: “İlkokul çocuğunun bir öğretmenin bakışına ve dokunuşuna öğretmenle olan manevi bağına çok önem veriyoruz. Hayatında okul ve ilkokul ortamında bulunmamış ilk kez bu anlamda bir öğretmenle muhatap olacak sınıfta ne nasıl yapılır, düzen nasıl çalışır, bunların hiçbirini bilmeyen bir çocuktan söz ediyoruz. Ailelerin müthiş heyecanı var. Acemilikleri var ve tam da bu nedenle ve Bilim Kurulu tavsiyesiyle biz küçük sınıflarla ilgili başlama noktasında çok daha kararlıyız. Çünkü bu çocukların akademik ihtiyacı elbette var ama ilk önce manevi ihtiyacı var. Bunu karşılamak için öğretmeniyle az da olsa, her gün tam zamanlı olmayabilir, seyreltilmiş kademeli dediğimiz şey bununla ilgili, bir şekilde bir tanışsınlar. Tanıştığı kişiyle ilkokul 2. 3. sınıf öğrencisinin canlı derste görüşmesi başka tanımadığı kişiyle görüşmesi başka olur. Velilerimiz çok yoruldu, bunun farkındayız. Öğretmenlerimizin büyük çoğunluğu, ‘Biz okulda olmak istiyoruz. Ne gerekirse çalışmak istiyoruz. Ulaşamadığımız öğrenciye nasıl ulaşırız? Sürekli sorulan sorular bunlar. Öğretmen arkadaşlardan memnunum çünkü bu süreçte milletimizin zor zamanında bu işe sahip çıktılar. Sahip çıkmaya devam ediyorlar. Okula gitmek istemiyor öğretmenler ifadesi çok manasız geliyor. Çünkü öğretmenlerimizin çabası ve gayretini biliyorum. Bu nedenle de müteşekkirim.”
Bir gazetecinin pandemi döneminde ve sonrasında dijital dönüşümün eğitimine nasıl katkı sağlayacağı sorusuna ise Bakan Selçuk, şu yanıtı verdi: “Göreve başladığım ilk zamanda yapay zeka, robotlar bizim gündemimiz olacak demiştim. Sosyal medyada Milli Eğitim Bakanlığı bu konularla uğraşacak anlamında ilginç yorumlar vardı. Altyapımızdaki dönüşüme ve akademik içeriklerimizdeki yapay zeka desteği çağrı merkezlerde robotlar…vs. Bunun her kademeye yansıması geldiğimiz haftalardan itibaren üzerinde çalıştığımız hususlardı. Biz hep şunu söylüyoruz; Biz Avrupa Birliği ve OECD ülkeleri bakanlarıyla temas halindeyiz. Bir kısmını da sosyal medyada izliyorum. Ne yapıyorlar diye bakıyoruz. Biz onlar içerisinde dünyada ilk 3 ve 5’in içindeyiz. Dememin temel sebebi şudur; ‘Biz zaten salgın başlamadan önce ortaöğretim tasarımıyla ilgili bir şey anlatmıştım. Dedim ki ‘Öğrencilerin 8 saat teorik dersi yüz yüze görmesi gibi bir şey söz konusu değil. Bazı dersleri uzaktan alırlar, sınavına girerler, boşaltılan alanlarda sanat, spor, alanlar gibi çocukların sosyalleşmeleri ve zenginleşmeleri sağlanacak. Böyle hedef koymuştuk.’ 2018 yılında söylediğim şeyler, aslında bu altyapıyı hazırlamamız ile ilgiliydi. Mart ayında hazırlıksız yakalandık ama diğer ülkeler gibi değil. O yüzden gelecekte önümüzdeki öğretim yılında öğrenciler uluslararası sertifika aldı dedim. Bu sertifikaların ders olarak sayılması ve kredilendirilmesi de söz konusu olacak. Ben şunları biriktirdim, şu derslerden muaf olmak istiyorum diyebilecek öğrenci. Boşluğunda da sanat, spor ve belli alanlarla uğraşacak. Şahsiyet ve yetenek gelişimi noktasında destek olmak istiyoruz. Sadece soru çözerek, yönetilen bir süreçten bahsetmemek istiyoruz. Bunu da büyük bir fırsat olarak görüyoruz. Daha önce ben bunu açıklamaya çalışıyordum. Bu uzaktan da olabilir diye örneklerle zenginleştirmeye çalışırken bir dezavantaj avantaja dönüştü.”