Kansere olan farkındalığı yükseltmek amacıyla her yıl 4 Şubat’ta düzenlenen Dünya Kanser Günü vesilesiyle Sakarya Üniversitesi Tıp Fakültesi Cerrahi Tıp Bilimleri Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Metin Ercan ile kansere karşı alınabilecek önlemler ve erken tanının önemi üzerine bir söyleşi gerçekleştirdik.
Kanser oluşumunun esas nedeninin hücrelerimizde doğuştan veya sonradan ortaya çıkan genetik bozuklukların olduğunu belirten Prof. Dr. Ercan, özellikle kalın bağırsak, mide ve meme kanserlerinin belirgin olarak ailesel özellikler taşıdığını söyledi. Ercan, “Sonradan kansere yol açan dış faktörler ise, radyasyona maruz kalma, sigara alışkanlığı, bazı viral enfeksiyonlar, yanlış beslenme rejimleri gibi durumlarıdır. Ancak yukarıdaki faktörler her insanda kanser oluşmasına yol açmaz. Doğuştan ve sonradan hücrelerimizin genetik yapısını bozan mutasyonlarla oluşan anormal yapıdaki bu hücreler çoğu kez bağışıklık sistemimiz tarafından tanınır ve yok edilirler. Ancak bağışıklık sistemimizde değişik nedenlerle oluşan bozukluklar veya yetersizlikler kanser hücrelerinin kontrolsüz çoğalmasına neden olur” dedi.
“Erken tanıyla hastaların %90’ı iyileşiyor”
Ercan, kanser tedavisinde en önemli unsurun tanının erken dönemde konması olduğunu vurgulayarak, “Kanser henüz bulunduğu organda sınırlı iken yapılacak olan tedavilerin sonuçları oldukça yüz güldürücüdür. Erken tanıyla tamamen iyileşen kanserli hastaların oranı %90 civarındadır. Kanserde tanı geciktikçe doğal olarak yaşam süreleri de kısalmaktadır. Açıklanamayan kilo kaybı, yüksek ateş, kronik halsizlik, ağrılar, meme, koltukaltı, boyun ve kasıklarda ele gelen şişlikler, ciltteki siğil ve benlerdeki şekil ve renk değişiklikleri, balgamla kan gelmesi, kronik öksürük, ağızdan kan gelmesi, makattan kanama, büyük abdeste bulaşık kan gelmesi, sık sık büyük abdeste gidildiği halde rahatlamama, sık sık acil dışkılama ihtiyacının olması, ciltte sararma ve kaşıntı, idrar renginde koyulaşma, zamansız vajinal kanamalar gibi yakınmaları olan kişilerin derhal bir sağlık kuruluşuna başvurması gerekir. Bu bulgular başka hastalıklarda da görülebilir ancak kanserden şüphelenmek açısından önemlidirler” şeklinde konuştu.
Prof. Dr. Ercan, özellikle kanser gelişme riski bulunan kişilerde kanser taraması yapılmasının önerildiğini, böylelikle ileride ortaya çıkacak kanser hastalıklarının erkenden tanınıp tedavi edilmesinin mümkün olduğunu sözlerine ekledi. Ercan, “Tanı için yapılan testler medikal onkoloji uzmanının gözetiminde bazı özel durumlarda istenir. Aynı kanser türünün ailenin farklı bireylerinde görülmesi bu açıdan önemlidir. Öte yandan normalde ileri yaşlarda görülen kanserlerin örneğin kolon ve mide kanseri gibi kanserlerin erken yaşlarda ortaya çıkması, bir kişide aynı anda farklı yerlerde örneğin hem kalın bağırsakta hem de böbrekte kanser görülmesi durumlarında da genetik testler istenebilir. Bu testler aynı zamanda tıbbı tedaviyi şekillendirmek amacıyla da yapılabilir. Değişik gen mutasyonu olan veya olmayan kanser türleri için farkı tıbbı tedavi seçenekleri vardır. Örneğin kolorektal kanserde K-RAS mutasyonun olup olmaması tedavinin şeklini değiştirir” dedi.
“Kanserden ölümlerin en sık nedeni tütün kullanımı”
Ülkemizde erkeklerde en sık görülen kanser türlerinin sırasıyla akciğer, prostat, kalın bağırsak, mesane, mide kanseri ve lenfoma olduğunu söyleyen Ercan, kadınlar arasında ise sırasıyla meme, tiroid, rahim ve yumurtalık, kalın bağırsak, akciğer ve mide kanserinin yaygın olduğunu ifade etti.
Ercan, “Kanserden ölümlerin en sık nedeni tütün kullanımıdır. Özellikle akciğer, mesane ve pankreas kanserinin tütün kullanımı ile ilişkisi çok belirgindir. Tütün alışkanlığının bırakılması birçok kişide bu kanserlerin oluşumunu engelleyecektir. Öte taraftan dengesiz ve düzensiz beslenme, alkol kullanımı, aşırı şekerli ve yapay gıdaların tüketimi, tütsülenmiş gıdaların tüketimi, kızartma yağların defalarca kullanılması, et ürünlerinin yanlış pişirilmesi gibi önlenebilir nedenlerin hayatımızdan uzaklaştırılması bunların yanı sıra düzenli uyku, meyve ve sebzeden zengin sağlıklı beslenme rejimlerinin seçilmesi, kilo kontrolü ve fiziksel aktivitenin artırılması gibi olumlu faktörlere hayatımızda daha fazla öncelik verilmesi konularında bilgilendirmeler yapılmalıdır” ifadelerinde bulundu.
Ülkemizde toplum tabanlı kanser tarama programlarının Kanser Erken Teşhis Tarama ve Eğitim Merkezleri (KETEM), Toplum Sağlığı Merkezleri (TSM), Sağlıklı Hayat Merkezleri (SHM) ve Aile Sağlığı Merkezlerinde (ASM) yürütülmekte olduğuna değinen Ercan, “Sonuç itibarı ile kanser değişik dokulardan çıkan, birbirlerinden farklı davranış ve doğaya sahip olan ancak erken tanı konduğunda çoğunlukla tedavisi mümkün olan bir hastalık grubudur. Bireysel olarak kanser için önemli olan risk faktörlerinden sakınmamız gereklidir, öte yandan erken tanı içinde aile öyküsü olanların ve risk grubunda olan bireylerin sağlık merkezlerinde kontrollerini düzenli olarak yaptırmaları önemlidir” diyerek sözlerini sonlandırdı.